Kriz…
Kriz.
Orta yaş ve üzeri bütün T.C. vatandaşlarının çok aşina olduğu bir terim.
Ne var ki çoğunluk tarafından anlaşılabildiğini, karşı bir bilinç oluştuğunu, mücadele yöntemlerinin özümsenebildiğini söylememiz mümkün değil. Kapitalizmin genlerinde taşıdığı iktisadi bir deformasyon bu.
Gelişmekte olan ülkelerde sıklıkla, gelişmiş ülkelerde de zaman zaman olan bir hadise.
Bir ekonomi hastalığı, bir tür kanser.
***
Aslında çoğu hastalıkta olduğu gibi önceden belirtiler gösterir.
Ama siyasi iktidarlar tarafından bu belirtiler genellikle göz ardı edilir. Neden dersiniz?
Oy kaygısıyla elbette.
Doğası gereği iktidarlar her zaman konumlarını sürdürmek ister. Piyasaların tansiyonu yükselir, ateşi çıkar, dengesi bozulur.
***
Ama teşhis konulup kesin tedaviye başlanacağı yerde aspirin alınıp, çorba içilip, biraz da uyuyunca geçmesi beklenir.
Geçmez elbette.
Sonunda hastalık bütün şiddetiyle yerleşir.
Bu hastalığın belirtilerinin görmezden gelinmesinin, hatta hastalığın gerektiğince önemsenmemesinin sebebi, bedenin tamamının bu hastalıktan aynı derecede etkilenmemesidir.
***
Krizler bedenin yani halkın, orta ve az gelirli kesimini (bir nevi gövdesini) etkiler.
Yoksullar, zenginler ve yönetenler, yani bedenin kafa bölgesi ise gövde kadar etkilenmemektedir.
Zenginler sermayelerinin büyük bir bölümünü taşıyarak (para oldukça akışkandır) krizin etkilerinden kurtarabilmektedir. Yoksul kesimin ise zaten kaybedeceği fazla bir şeyi yoktur.
***
Oysa orta gelir seviyesindeki tabakaların kaybedeceği ve kazanabilmeyi umut ettiği çok şeyi vardır.
Onlar aşağıdakileri bilirler.
Çoğu oradan gelmişlerdir.
Yukarıdakileri de bilirler.
Çoğu onlara çalışır ve oraya yükselme ihtimalleri vardır.
***
Ayrıca bulundukları konuma çabalayarak gelmişler, bir takım dünyevi şeyler edinmişlerdir.
Sadece zenginler kadar hareket alanları yoktur, ya da sınırlıdır.
Ayrıca bizim ülkemizin kendine has bir sosyal yapısı vardır.Herhangi bir sınıfa bağlı olmaksızın bazı insanlarımızın krizlerde kendilerine has davranışları vardır.
***
Örneğin; okumamış, askerden gelince babasının iş yerinde çalışmaya başlamış bir genç adamı düşünün.
Ailesiyle kalıyor.
Çalışıyor bir yevmiyesi var ama fazlası gerektiğinde babası da olan patronundan isteyebiliyor.
Babasının veya iş yerinin araçlarını istediğinde kullanabiliyor.
Akşam gideceği baba evi var, evde sofra, yatak hep hazır.
Barınma, karnını doyurma, işten çıkarılma gibi bir derdi yok.
Tabi ebeveynlerinin tahammülünü zorlayacak olağanüstü bir durum yaratmadıkça.
***
İkinci örnek olarak; okulunu bitirmiş, askerden gelince bir iş bulmuş ve çalışmaya başlamış bir genci düşünün.
Birkaç yıl çalıştıktan sonra kendine ait bir eve taşınmış.
Kazancı ile 2. el bir otomobil alabilmiş.
Hatta birkaç sene sonra modelini bile yükseltebilmiş zira iş yerindeki statüsü de yükselmiş.
Kiradan kurtulup kendine ait bir ev sahibi olmanın, hatta evlenmenin hayalini kuruyor.
***
Ekonomik kriz gelip çatıyor.
İlk örnekteki gencin çalıştığı babasına aitiş yeri sarsılıyor, ama ayakta kalmak için önlemler alıyor.
Kendilerine ait araçlardan bazılarını satıyor, masrafları kısıyorlar. Kazançları epey düşüyor, hatta birkaç elemanı da işten çıkarıyorlar.
İşten çıkarılanlardan biri de ikinci örnekteki genç.
***
Sizce krizin etkilerini hangisi daha yıkıcı olarak hissetmiştir?
Tabii ki ikinci örnek.
Ancak bizim aile odaklı toplum yapısı bu tür yıkıcı etkileri dayanışma ve iç dinamikleri ile atlatmaya çalışır.
Belki de toplumda patlama yaşanmamasının sebeplerinden biri de budur.
Dünyada ise krizlere en büyük tepki toplumun orta kesimlerinden gelir. Günümüzde öğrenciler, işsizler, gündelik veya kısa süreli işlerde çalışanlar da bu tepkisel kalabalığa eklemlenmiş durumdadır.
***
Kapitalist, liberal rejimler doğası gereği krizlerde sermayeyi korumayı seçtiği için, krizler zengin sınıfı moda tabiriyle “teğet” geçer.
En alt tabaka yok hükmündedir ve orta sınıf ise baskılanan, ezilen kesimdir.
Esasen bu günlerde Fransa’da olan da budur.
Geçmiş örneklerle beraber tarihteki yerini alacaktır.
Sonuçlarını da hep birlikte göreceğiz.
***
Umut edelim ki toplum daha fazla oranda bu krizlerin müsebbibinin kapitalizm olduğunu anlasın.
Bir ekonomik modeli eleştirerek bir başka modeli öne çıkarmak değil niyetim.
Öyle anlaşılıyorsa da ziyanı yok.
Bilgiye ulaşmak hiç bu kadar kolay olmamıştı, meraklısı araştırıp öğrenebilir.
Anlatmak istediğimiz çok da olsa, anlatabildiğimiz karşımızdakinin anlamak istediği kadardır.
Kim bilir, belki de asıl kriz budur.
YORUM EKLE
Lütfen Dikkat Lütfen Dikkat: Bu sitedeki içeriklere yapılan yorum ve düşünceler tamamıyla yorum sahiplerine aittir. Küfür, hakaret, ırkçılık, siyasi, spam, ticari reklam vb. içerikli yorumlar yayınlanmaz, bu yorumları yapan kişiler sistem tarafından yasaklanır.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR
- Cumhuriyet 28 Ekim 2020 Çarşamba 17:16
- ULUSLARARASI KOOPERATİF GÜNÜ 04 Temmuz 2020 Cumartesi 16:39
- Korku-Yorum 12 Mayıs 2020 Salı 17:20
- Dünyanın düzeni 04 Mart 2020 Çarşamba 17:59
- Öğretmen 15 Aralık 2019 Pazar 16:55
- Din 04 Aralık 2019 Çarşamba 16:45
- Zil çaldı! 16 Eylül 2019 Pazartesi 21:00
- Halkevi 17 Mayıs 2019 Cuma 23:40
- Mış gibi... 19 Ekim 2018 Cuma 16:48
- 'Gandhi Go Home': Evine dön Gandi 30 Temmuz 2018 Pazartesi 17:23